
Yıllarca finans sektöründe çalışmış bir beyaz yakalı olarak, kariyerimi değiştirmek ve home office çalışmak benim en büyük hayalimdi. Home office çalışma hayatım, 3 sene önce Fransa'ya taşınıp kendi işimi yapmaya karar vermemle başladı. Bankacılık kariyerimin yanında uzun zamandır emek verdiğim 'Koçluk ve Mentorlük'ü artık full time hayata geçirmenin zamanı gelmişti.
Konu şu ki davulun sesi uzaktan hep hoş gelir-miş. Burada Fransızlar 'La pelouse du voisin semble plus verte' diyor, yani 'Komşunun çimeni sana hep daha yeşil görünür'. Home office çalışmak ve kendi işini yapmak denince çizilen tablo ve aslında benim algım aynen şöyleydi; 'Bilgisayarını al istediğin yerden çalış.' 'Kendi işinin patronusun, ister git sahilde ya da çimenlerin üzerinde çalış istersen en yakın Starbucks da bir koltuğa kurul. Paşa gönlün nasıl istiyorsa öyle yap.' 'Patron sensin, çalışan sensin, hiyerarşi yok, hesap verdiğin tek kişi yine sensin! '
Fransa'da şirket kurma hikayelerini bir kenara bırakıyorum. Home office çalışıp kendi işini yapmak başlı başına bir disiplinmiş meğer. Kendi şirketinin hem patronu, hem genel müdürü, hem pazarlama müdürü, hem satış direktörü hem de finansdan sorumlu bir çalışanı olmakmış meğer. Kendi işini kurup home office çalışmak başlangıçda tek başına olmak demekmiş iş arkadaşı yok ekip yok. Home office çalışmak, bunca yıl tutkuyla hayalini kurduğun işe, hayata, düzene düşsen de kalksan da sahip çıkmakmış. Home office çalışmak para kazanma alışkanlıklarının tamamen değişmesi, aslında alıştığın, bildiğin bütün taşların yerinden oynaması hatta ürkütmeyeceksem yerle bir olması demekmiş.
Bambaşka bir dünyadan bahsediyorum farkında mısınız... Tamamen konfor alanımızın dışında bir yerlerden bahsediyorum...Konu eninde sonunda benim kendimle olan ilişkim, kendimle olan temasıma geliyor. Gün içinde ne yaşadığıma, nasıl algıladığıma geliyor. Kendi hayallerimin peşinden yılmadan gitmeye, kendi ihtiyaçlarıma sahip çıkmaya geliyor. Referans noktam her zaman 'Ne yaşıyorsam bu benim kendimle ilişkimin bir aynasıdır' oluyor. Velhasıl benim öğrenme ve büyüme yolculuğum koçluk alarak ve vererek devam ediyor.
Hemen hepimiz, tüm dünya aslında, sene başından bu yana devam eden Covid -19 salgını sebebiyle, evde karantinada kalmak zorunda olduğumuz bir dönem yaşadık. Birçoğumuz da bu süreci evde home office çalışarak geçirdi. Çok keyif alanlar oldu, hiç başa çıkamayanlar da oldu. Ancak her yeni deneyime verdiğimiz tepki bize bizimle ilgili bir şey söylüyor. Ve farkındalık kendimizle temasda kalmakla, doğru soruları sormakla başlıyor. . 'Şu anda şimdi ne oluyor, ne yaşıyorum?' ... bir durup bakmak... Hatta bu makaleyi okuyup buraya kadar geldiyseniz, sizi gözlerinizi kapatıp şöyle karnınızdan derin bir nefes almaya, sonrada o nefesi sakin sakin bırakmaya davet ediyorum. Bedeninizde ne olup bittiğine bir bakmaya davet ediyorum. Ağrıyan, kasılan, acıyan bir yeriniz var mı mesela?...Nasıl hissediyorsunuz?
Kendimizde ne olup bittiğini idrak etmeye başlamak, ulaşmak istediğimiz hedeflerle aramızdaki tüm engelleri -önümüzü kapatan yolumuzu tıkayan ne varsa- ortadan kaldırıyor. Ve evet, burası tamamen konfor alanımızın dışında bir yer, çok net. Ancak bir o kadar da hayat dolu, endişe dolu, heyecan dolu, yanlış dolu, doğru dolu, bol duraklamalı bol aksiyonlu, insanın dolu dolu yaşadığını hissettiren bambaşka bir yer.
Açıkcası kariyer değiştirmek ve kendi işini yapmak ve home office çalışmak kolay bir karar değil. Ancak bir kere yola çıktıktan sonra tutkuyla aşkla sahiplendiğiniz bir işinizin olması ve her sabah iyi bir amaç için uyanmak paha biçilmez.
Comments