top of page

Gerçek optimizm: Liderlikte vermek kadar almayı bilmek

  • Writer: Pinar Giuggiola
    Pinar Giuggiola
  • 7 days ago
  • 3 min read
ree

Yakın zamanda bir ekip lideri şöyle dedi: “Kendimi optimist biri olarak tanımlamakta zorlanıyorum… Çünkü hayatımda hep veren, ama nadiren alan taraftayım.”


Bu cümle birçok liderin sessiz gerçeğini anlatıyor. Sürekli vermek; enerji, yön, destek, vizyon vermek elbette değerlidir. Ancak gerçek optimizm sadece “her şey güzel olacak” inancı değildir. Gerçek optimizm, yaşamla dengeli bir alışveriş içinde olma cesaretidir.


Pozitif mindset tüketmez; içeriden motive eder ve enerji verir. Fakat alma tarafı unutulduğunda bu kaynak sessizce kurur. Optimizm tükenmiş idealizme, pozitiflik ise zoraki “her şey yolunda” maskesine dönüşür.


Sonuç: bastırılmış duygular, yardım istemekte zorlanma, takdir karşısında huzursuzluk ve “kendime zaman ayırırsam suçluluk duyarım” tuzağı. Bu sahte pozitifliktir ve sürdürülemez.


Neden Almak Bu Kadar Zor? 5 Gizli Engel


1) Yakınlıktan kaçınma; Almak, bağ kurmayı ve savunmaları indirmeyi gerektirir. Bazıları için bu “fazla kırılgan hissetmek” demektir. Vermek ise güvenli mesafeyi korur.


2) Kontrolü bırakamamak; Veren kişi süreci yönetir, alan kişi teslim olur. Birçok yönetici için teslimiyet kontrol kaybı gibi algılanır. Kritik soru: Gerçekten cömert bir kalpten mi veriyorum, yoksa yardımsever bir imajı sürdürmek için mi?


3) “Bir bedeli olacak” korkusu; Almayı borçlanmakla bir tutmak güveni ve samimi iş ilişkilerini zayıflatır. “Eğer kabul edersem, ona da bir şey borçlu olurum.” düşüncesi yakınlığı engeller.


4) “Almak bencilliktir” inancı; Çocukluktan taşınan “veren iyidir” mesajı yetişkinlikte “almayı hak etmiyorum” hissine dönüşür. Oysa almak da vermek kadar değerlidir. Dengesi olmayan cömertlik, zamanla içi boş bir jeste dönüşür.


5) Karşılık verme baskısı; Takdir alır almaz “ben de bir şey yapmalıyım” refleksi devreye girer. Gerçek denge ise karşılık vermek zorunda hissetmeden teşekkür edebilmektir.


Tam da bu yüzden “almak” zor. Öğrenilmiş inançlar, kontrol ihtiyacı ve görünmez borçlanma korkusu bizi savunmada tutuyor; sistem hep dışarı akarken içerideki depo boşalıyor. İşte burada gerçek pozitif mindset devreye giriyor: Almayı bencillik değil, ekibi ve kendimizi besleyen bir dolaşım olarak görmemizi sağlıyor; kırılganlığı zayıflık değil, bağlantıyı derinleştiren bir cesaret olarak yeniden çerçeveliyor. Böylece iyimserlik, “her şey yolunda” maskesinden çıkarak veriyle yüzleşen, destek alan ve yenilenen bir güç hâline geliyor.


Sahte Pozitiflikten Gerçek Optimizme: Fark Nedir?

ree

Gerçek pozitif mindset, hayatın tüm renklerini görebilmektir: siyah, gri, beyaz,mavi, sarı… ve gri tonların içinde beyazı fark edebilmek. Gerçek pozitiflik;


  • Zorlukları reddetmeden gerçekçi ve umutlu kalabilmek

  • Yaşamın bize de vereceğine güvenmek

  • Almaya değer olduğumuza inanmak

  • İyi olmak zorunda değilim, ama iyileşebilirim.” diyebilmek


Denge varsa umut temellidir, pozitif enerji sahicidir ve optimizm güç kazanır.


Pozitif Mindset’i Canlı Tutmanın 4 Pratiği


Pozitif mindset Pollyannacılık değildir. Pozitif düşünce, bilinçli bir seçimdir: olanı inkâr etmeden görmek, olacak olana dair daha iyi bir yörünge yaratabileceğimize inanmak. Otantik liderliğin olmazsa olmazıdır; doğal eğilimi endişe ve karamsarlık olan zihni, her gün gün ışığıyla parlatmayı seçmektir.


1) Gerçeği inkâr etmeden umut etmek

“Burada ne oluyor?” sorusuyla başlayın. Sorunu makyajlamayın; veriye bakın, riskleri isimlendirin, sonra çözüm seçeneklerine odaklanın. “Zor ve yapılabilir” duruşu, “Her şey harika!” yanılsamasından daha güçlüdür.


2) Minnettarlığı mikro-pratiğe çevirmek

Günde 60 saniye: “Bugün ne aldım?” Takdir, içgörü, destek, bir mola… Bu soru zihinsel odağı dengeler ve alma–verme döngüsünü görünür kılar.


3) Kendine öz-şefkat göstermek

İç diyalog hem iş doyumunu hem performansı etkiler. Bir ekip arkadaşınıza göstereceğiniz anlayışı kendinize de gösterin.“Bu yaklaşım beklediğim etkiyi yaratmadı; bir sonrakinde neyi farklı yaparım?”Etiketten (örn. “aptalca”) kaçınıp davranışı somutlaştırın ve öğrenmeye çevirin.


4) Verirken almaya da açılmak

Takdiri ve desteği sade bir “Teşekkür ederim.” ile kabul edin. Açıklama eklemeyin, küçültmeyin, iade telaşına girmeyin. Almak zayıflık değil; ilişkinin derinleşmesine izin vermektir.


Bu Hafta: 10 Dakikalık Denge Kontrolü


  • Takdir kabulü: İlk gelen övgüyü yalnızca “Teşekkür ederim.” diyerek karşılayın.

  • Küçük destek isteği: Bir dosyanın hızlı gözden geçirilmesi veya 10 dakikalık önceliklendirme görüşmesi rica edin.

  • Enerji denetimi (yazarak):

    1. Bu hafta ne verdim?

    2. Bu hafta ne aldım?

    3. Denge nerede bozuldu ve neyi düzeltebilirim?


Özel hayat tarafında da yardım istemeyi normalleştirin; ihtiyaçlar birikmeden küçük ifadelerle paylaşın. Mükemmeli beklemek yerine %80 yeterince iyi ilkesini kabul etmek, almayı vermeyle dengelemeye başlar ve tükenmişliği (burnout) önlemeye hizmet eder.


Son Söz


Liderlik, yalnızca dayanıklılık değil; doğru zamanda destek talep edebilme ve kabul edebilme kapasitesidir. Vermek kadar almayı bilen lider, iyimserliği sürdürülebilir kılar; performansı ve güveni uzun vadede besler.


Bu haftanın aksiyonu :

  • Dört pratikten birini bugün seçin ve uygulayın.

  • Uygulamada öngördüğünüz tek engeli bir cümleyle yazın.


Bu makaleyi “Pratiğim: … / Engelim: …” şeklinde yanıtlayın; bağlama uygun kısa ve somut bir geri bildirim paylaşacağım.


 
 
 

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating

©2019 by Sunshine Coaching and Consultancy. Proudly created with Wix.com

bottom of page